Salgının başından itibaren işçi sınıfı ve sermayenin COVID 19 ile mücadeleye ilişkin farklı ideolojik ve politik tutumlar benimsediğini gördük. Sağlığa “toplumcu” perspektiften bakan işçi sınıfı, salgınla mücadelede sürveyans ve filyasyon çalışmalarına, izolasyon ve karantina tedbirlerine ağırlık verilmesi gerektiğini savunurken, sağlığa “bireyci” perspektiften bakan sermaye, salgın mücadelesini “maske – mesafe – temizlik” üçlemesine daraltmaya çalıştı.
Sermayenin tıp fakülteleri, halk
sağlığı kürsüleri, profesörleri, aydınları ve yazar çizerleri, 7/24 “maske
propagandası” yapıyor ve toplumda eğer herkes maskesini taksa “salgının
biteceği” algısı yaratmaya çalışıyor. Hatta geçen günkü yazımızda belirttiğimiz
gibi sermaye profesörleri arasında maskenin “koruyuculuğunun”, aşınınkine yakın
olduğunu söyleme cesareti gösterenler dahi var (*). Tabii bu profesörlerinkine
“cahil” cesareti denemez, bu “meydanı boş bulma” cesaretidir.
Sermaye profesörleri korkusuzca
“maske – mesafe – temizlik” propagandası yapabiliyorlar. Hiç korkmuyorlar,
çünkü karşılarına kimsenin çıkamayacağından, propagandalarının
eleştirilemeyeceğinden, eleştiren olursa ya sesini duyuramayacağından ya da
gerekirse Prof. Dr. Kayıhan Pala örneğinde olduğu gibi idari baskılarla
susturulmaya çalışılacağından çok eminler. Meydan boş, kimse bilimi
savunamıyor, o halde bol keseden at gitsin…
Sermayenin tıp fakülteleri, halk
sağlığı kürsüleri, profesörleri, aydınları ve yazar çizerlerinin bu tutumu,
kendisini sağlıkla ilgili her alanda gösterir. Sağlıkta “bireyci” burjuva
ideolojisini benimseyen sermaye profesörleri, İşçi Sağlığı ve Güvenliği
alanında da, aynı COVID 19’da yaptıkları gibi “kişisel koruyucu donanımları”
yüceltirler. Nasıl COVID 19 mücadelesini bir kişisel koruyucu donanım olan “maskeye”
indirgiyorlarsa, işçi sağlığını da baret veya eldiven gibi kişisel koruyucu
donanımlara daraltırlar.
İşçi sınıfı ise nasıl COVID 19
mücadelesinde sürveyans ve filyasyon, izolasyon ve karantina gibi “toplumsal”
tedbirleri savunuyorsa, işçi sağlığında da öncelikle mühendislik tedbirleri ve
idari tedbirler alınması gerektiğini vurgular. Sermaye profesörleri ise nasıl
televizyonlarda filyasyon ve sürveyansı, izolasyon ve karantinayı birbirine
karıştırıp kendilerini rezil ediyorlarsa, mühendislik ve idari tedbirlerini de
yine “bireyselleştirmeye” çabalayarak bu konudaki cehaletlerini gösterirler.
Sermaye profesörlerinin maske
takmayanlara yönelik aşağılayıcı tutumlarının, işyerinde baret veya eldiven takmayan
işçilere yönelik suçlayıcı tutumlarıyla aynı olduğunu da kolayca
görebilirsiniz. Her iki durumda da hemen “mağduru suçlayan” ve sermaye düzenini
aklayan bir tutum sergilerler. Tabii kimsenin kendilerine, “madem maske bu
kadar etkili bir koruyucu, neden maskelerini yüzlerinden hiç çıkartmayan
onlarca sağlıkçı yaşamını yitiriyor?” diye sor(a)mayacağından çok
emindirler.
Daha önce belirttiğimiz gibi bu sermaye
profesörlerinin bu ideolojik tutumu sağlığın bütün alanlarında gözlenebilir.
Eğer bir sağlık sorununuz varsa, bunun sorumlusu mutlaka “sizsinizdir”. Ya
sigara içiyorsunuzdur, ya genetiğiniz bozuktur, ya ellerinizi
yıkamamışsınızdır, fakat bir yanlış varsa kesinlikle sizin yanlışınızdır. Hatta
ortada bir yanlışınız görünmese bile, bu da sizin yanlışınızdır.
Burjuva ideolojisi sağlık
sorunlarının çözümünü de bireye yıkmaz mı? Sermaye profesörleri bunun için
“maske – mesafe – temizlik” üçlemesi içinde özellikle “maskeyi” öne çıkartıyor.
Çünkü maskeyi “siz” takacaksınız. Herkes maskesini “birey(sel)” olarak takacak.
“Mesafe” konusu biraz netameli. Evet,
düğünde, taziyede, asker uğurlamasında, plajlarda, tıklım tıklım toplu taşıma
araçlarında mesafe “sizin” sorununuz fakat bunu fazla abartmamak gerek. Ya
işyerlerinde ve okullarda sosyal mesafe ne olacak denirse durum
tatsızlaşabilir. O halde mesafe konusunu mümkün olduğunca asker uğurlamalarıyla
birlikte konuşmalı.
Sermaye profesörlerinin diğer bir
propaganda aracı olan “kişisel hijyen”, salgının ilk dönemlerinde çok
vurgulanıyordu. Haziran başından beri nedense kişisel hijyene fazla vurgu
yapılmıyor. Belki de “elinizi yıkasanız salgın bitecek” iddiasını, “maskenizi
taksanız salgın bitecek” kadar inandırıcı bulmuyorlar. Kim bilir? Yeri
gelmişken sermaye profesörlerine hijyenin de sandıkları gibi “kişisel”
hijyenden ibaret olmadığını, “mesleki hijyen”, “mental hijyen” veya “gıda
hijyeni” birçok hijyen başlığı olduğunu da söyleyelim.
Neticede COVID 19 mücadelesinin
başarısı, toplum içinde sermaye ideolojisinin etkisinin kırılmasına bağlı
olacaktır. Çünkü sermayenin salgınla mücadele politikası (maske – mesafe - hijyen) bu ideolojiye dayanıyor. Tam da bu
nedenle insanlar hükumeti ve Sağlık Bakanı’nı salgınla mücadelede “çok
başarılı” buluyor.
Eğer salgının maske takarak
yenilebileceğine “inanırsanız”, bunu besleyen burjuva ideolojisini
benimserseniz, elbette salgının bir türlü üstesinden gelinememesinin gerçek
nedeninin maske takmayanlar olduğunu ve insanlara 7 / 24 maske takın diyen
hükumetin ve Sağlık Bakanı’nın bu işte bir suçu olmadığını düşünürsünüz.
Oysa salgının işçi sınıfının dediği
gibi “toplumsal” tedbirlerle alt edilebileceğine inanırsanız, hükumetin ve
Sağlık Bakanı’nın bu alanda hiçbir şey yapmadığını görüp, salgına karşı
toplumsal tedbirler alınmasını talep edersiniz.
(*)https://sol.org.tr/haber/bilim-insanlari-soytariligi-soytarilara-birakmali-11831
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder