Ekonomi, politika ve sağlık arasında
çok güçlü ilişkiler vardır. Birçok bilimsel araştırmada bir ülkede yaşayan insanların
sağlık düzeyi ile iktidardaki partinin politik eğilimi ve ekonomik gelişmişlik
düzeyi arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur.
Bu durum ülkeler içinde yaşayan “bireyler”
için de geçerlidir. İngiltere’de yapılan Whitehall çalışmaları, bireylerin
sosyoekonomik düzeyleri ile sağlık durumları arasındaki ilişkiyi çok açık
biçimde ortaya koymuştur.
Hafta içinde yayınlanan “Asgariücret ve sağlık” başlıklı makalemizde MetroPoll şirketi tarafından yapılan bir anketin sonuçlarından bahsetmiştik. Ankete katılanların yüzde 53’ü “şu andaki gelirinizle ilgili durumu birazdan okuyacağım ifadelerden hangisi daha iyi açıklar” sorusuna, “sadece beslenme/barınma gibi temel ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum” yanıtını vermişlerdi. Bu yazımızda ankete daha yakından bakmak istiyoruz.
“Şu andaki gelirinizle ilgili durumu birazdan
okuyacağım ifadelerden hangisi daha iyi açıklar” sorusuna “tüm ihtiyaçlarımı
kolaylıkla karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin oranı yüzde 19,9 iken, “temel
ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum” diyenlerin oranı yüzde 25,7. Bu rakamlar TÜİK’in
11 Eylül 2020’de yayınladığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2019” ile
neredeyse bire – bir örtüşüyor.
TÜİK’e göre Türkiye’deki en yüksek
yüzde 20’lik gelir diliminin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,3. Yani
nüfusun beşte birini (16 milyon kadar) oluşturan zenginler, Türkiye’deki toplam
gelirin neredeyse yarısını alırken, geri kalan yaklaşık 64 milyon kişi geri
kalanı paylaşıyor.
Bu tablo MetroPoll anketine “tüm
ihtiyaçlarımı kolaylıkla karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin kimler
olabileceğini açık bir şekilde gösteriyor. Peki diğerleri?
Yine TÜİK araştırmasına göre Türkiye’deki
en yüksek yüzde 20’lik gelir diliminin altında yer alan ikinci, üçüncü ve
dördüncü yüzde 20’lik dilimlerde yaşayan yaklaşık 48 milyon kişi, toplam
gelirin yüzde 47,5’ini paylaşıyor.
Ancak bunlar arasında dördüncü yüzde
20’lik dilime girenler, yani Türkiye’nin en yoksul yüzde 20’lik dilimine en
yakın olan 16 milyon kişi, toplam gelirin sadece yüzde 10,9’unu paylaşıyor.
Son olarak Türkiye’deki en yoksul
yaklaşık 16 milyon kişi de, toplam gelirin sadece yüzde 6,2’siyle yetinmek zorunda
kalıyor.
Bu tablo Türkiye’nin dünya üzerinde
gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğunu gösteriyor.
Görüldüğü gibi ülkenin en zengin 16 milyonunun toplam gelirden aldığı pay, en
yoksul 16 milyonunun aldığı payın 7,5 katı.
TÜİK araştırması ile MetroPoll
araştırmasını “üst üste” koyduğumuzda, MetroPoll anketine “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum”, yani “karnımı
doyuramıyorum” ve “başımı sokabileceğim doğru dürüst bir yerim yok” diyenlerin,
bu en alttaki yüzde 20’lik dilimdekiler ve bu dilimin bir üstündeki dördüncü
dilimdekilerin bir bölümü olduğu apaçık görünüyor. En zenginler ile en
yoksullar arasında kalanlar da, ankete “karnımı doyurabiliyorum” ve “başımı
sokacak bir yerim var” diyenler…
MetroPoll bir adım daha giderek,
anketine verilen yanıtları deneklerin 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde
oy verdikleri partilere göre değerlendirmiş. Sonuçlar gerçekten çok çarpıcı.
Ankette “tüm ihtiyaçlarımı kolayca
karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin yüzde 28,7’si AKP’ye 11,2’si CHP’ye, 11,2’si
İP’e ve yüzde 9,8’i HDP’ye oy vermiş. Oysa “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum”
yanıtı verenler arasında AKP’ye oy verenlerin oranı yüzde 19,2 iken, CHP 29, İP
25,5 ve HDP 32,9.
Burada “tüm ihtiyaçlarını kolayca
karşılayabilenler” arasında AKP’ye oy verenlerin çokluğu, toplum içinde
sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimlerin siyasi tercihlerini ağırlıklı olarak
iktidar partisinden yana kullandıklarını düşündürüyor. Muhtemelen bu kesim,
aynı zamanda sağlık bakımından da toplumun en avantajlı kesimi. Bu kesimin
penceresinden bakıldığında Türkiye’de işlerin çok iyiye gittiği görünüyor
olmalı.
Diğer yandan “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum” diyenler arasında CHP, İP ve HDP’ye oy verenlerin çokluğu, toplumun “en yoksul” kesimlerinin siyasi tercihlerini ağırlıkla muhalefet partilerinden yana kullandıklarını düşündürüyor. Muhtemelen bu kesimler, aynı zamanda sağlık bakımından da toplumun en dezavantajlı kesimlerini oluşturuyor. Sayılarını 20 milyon olarak tahmin ettiğimiz bu kesimin penceresinden Türkiye herhalde zifiri karanlık görünüyordur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder