Translate

11 Aralık 2020 Cuma

Ekonomi, politika ve sağlık


 

Ekonomi, politika ve sağlık arasında çok güçlü ilişkiler vardır. Birçok bilimsel araştırmada bir ülkede yaşayan insanların sağlık düzeyi ile iktidardaki partinin politik eğilimi ve ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur.

 

Bu durum ülkeler içinde yaşayan “bireyler” için de geçerlidir. İngiltere’de yapılan Whitehall çalışmaları, bireylerin sosyoekonomik düzeyleri ile sağlık durumları arasındaki ilişkiyi çok açık biçimde ortaya koymuştur.

 

Hafta içinde yayınlanan “Asgariücret ve sağlık” başlıklı makalemizde MetroPoll şirketi tarafından yapılan bir anketin sonuçlarından bahsetmiştik. Ankete katılanların yüzde 53’ü “şu andaki gelirinizle ilgili durumu birazdan okuyacağım ifadelerden hangisi daha iyi açıklar” sorusuna, “sadece beslenme/barınma gibi temel ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum” yanıtını vermişlerdi. Bu yazımızda ankete daha yakından bakmak istiyoruz.

 

 “Şu andaki gelirinizle ilgili durumu birazdan okuyacağım ifadelerden hangisi daha iyi açıklar” sorusuna “tüm ihtiyaçlarımı kolaylıkla karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin oranı yüzde 19,9 iken, “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum” diyenlerin oranı yüzde 25,7. Bu rakamlar TÜİK’in 11 Eylül 2020’de yayınladığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2019” ile neredeyse bire – bir örtüşüyor.

 

TÜİK’e göre Türkiye’deki en yüksek yüzde 20’lik gelir diliminin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,3. Yani nüfusun beşte birini (16 milyon kadar) oluşturan zenginler, Türkiye’deki toplam gelirin neredeyse yarısını alırken, geri kalan yaklaşık 64 milyon kişi geri kalanı paylaşıyor.

 

Bu tablo MetroPoll anketine “tüm ihtiyaçlarımı kolaylıkla karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin kimler olabileceğini açık bir şekilde gösteriyor. Peki diğerleri?

 

Yine TÜİK araştırmasına göre Türkiye’deki en yüksek yüzde 20’lik gelir diliminin altında yer alan ikinci, üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik dilimlerde yaşayan yaklaşık 48 milyon kişi, toplam gelirin yüzde 47,5’ini paylaşıyor.

 

Ancak bunlar arasında dördüncü yüzde 20’lik dilime girenler, yani Türkiye’nin en yoksul yüzde 20’lik dilimine en yakın olan 16 milyon kişi, toplam gelirin sadece yüzde 10,9’unu paylaşıyor.

 

Son olarak Türkiye’deki en yoksul yaklaşık 16 milyon kişi de, toplam gelirin sadece yüzde 6,2’siyle yetinmek zorunda kalıyor.

 

Bu tablo Türkiye’nin dünya üzerinde gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğunu gösteriyor. Görüldüğü gibi ülkenin en zengin 16 milyonunun toplam gelirden aldığı pay, en yoksul 16 milyonunun aldığı payın 7,5 katı.  

 

TÜİK araştırması ile MetroPoll araştırmasını “üst üste” koyduğumuzda, MetroPoll anketine  “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum”, yani “karnımı doyuramıyorum” ve “başımı sokabileceğim doğru dürüst bir yerim yok” diyenlerin, bu en alttaki yüzde 20’lik dilimdekiler ve bu dilimin bir üstündeki dördüncü dilimdekilerin bir bölümü olduğu apaçık görünüyor. En zenginler ile en yoksullar arasında kalanlar da, ankete “karnımı doyurabiliyorum” ve “başımı sokacak bir yerim var” diyenler…

 

MetroPoll bir adım daha giderek, anketine verilen yanıtları deneklerin 24 Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde oy verdikleri partilere göre değerlendirmiş. Sonuçlar gerçekten çok çarpıcı.

 

Ankette “tüm ihtiyaçlarımı kolayca karşılayabiliyorum” yanıtı verenlerin yüzde 28,7’si AKP’ye 11,2’si CHP’ye, 11,2’si İP’e ve yüzde 9,8’i HDP’ye oy vermiş. Oysa “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum” yanıtı verenler arasında AKP’ye oy verenlerin oranı yüzde 19,2 iken, CHP 29, İP 25,5 ve HDP 32,9.  

 

Burada “tüm ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilenler” arasında AKP’ye oy verenlerin çokluğu, toplum içinde sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimlerin siyasi tercihlerini ağırlıklı olarak iktidar partisinden yana kullandıklarını düşündürüyor. Muhtemelen bu kesim, aynı zamanda sağlık bakımından da toplumun en avantajlı kesimi. Bu kesimin penceresinden bakıldığında Türkiye’de işlerin çok iyiye gittiği görünüyor olmalı.

 

Diğer yandan  “temel ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum” diyenler arasında CHP, İP ve HDP’ye oy verenlerin çokluğu, toplumun “en yoksul” kesimlerinin siyasi tercihlerini ağırlıkla muhalefet partilerinden yana kullandıklarını düşündürüyor. Muhtemelen bu kesimler, aynı zamanda sağlık bakımından da toplumun en dezavantajlı kesimlerini oluşturuyor. Sayılarını 20 milyon olarak tahmin ettiğimiz bu kesimin penceresinden Türkiye herhalde zifiri karanlık görünüyordur.  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder